logo

Soysuzlar Çetesi

Merhaba değerli okurlarım yine Tarantino”nun hem yönettiği, hem de senaryosunu yazdığı  “Soysuzlar Çetesi” filmi ile karşınızdayım ve dilim döndüğünce bu filmin çözümlemesini  yapmaya çalışacağım.

Tarantino, daha önceki çalışmalarında kadrosunda yer verdiği, Samuel L. Jackson, Harvey Keitel, Michael Bacall, Omar Doom, Julia Dreyfus, Bo Svenson ve Eli Roth”a, bu çalışmasında da yer vermiş.

E tabi ki yönetmenimiz Auteur yönetmen olunca, önceki yapıtlarındaki benzerliklerine değinmeden geçmek olmaz. Yakın plan el, ayak, nesne, çekimleri,

sigara içerek argo sözler ve küfürlü cümleler kullanan ukala tipler yine var

(ancak bu seferki karakterler pek takı takmayı sevmiyor, film genelde üniformalı oyunculardan kurulu olduğu için herhalde konsepte pek uymadı). Flash back çekimler yine var, ancak daha öncekilerde olduğu gibi çok uzun süren, ya da filmi ortasından başlatan geri dönüşler yok, sadece akla gelen anlık duraksamalarda oyuncularımız geçmişi hatırlıyor. Tarantino”nun vazgeçemediği sarı renkler, film içindeki açıklayıcı altyazılar ve filmi bölümlere ayırarak bunları yazı ile belirtmesi, film içindeki oyuncuları yazılarla işaret etmesi, bu filmde de mevcut.

Yahudileri “sıçana” benzeterek aşağılaması, sıçan ile sincap arasındaki farkı uzun cümleler kurarak anlatması, yine yönetmenin “insanın içinden geçenleri dışa aktarması” adına yaptığı faydalı bir tarz olarak ekranlara yansıyor.“İtalyanların fazla Almanca kulağı yoktur” gibi bir bilgi vermesi  ve de Almanların 3 yaparken baş parmağını kullandığına dair ikonik bir işaretleri olduğunu vurgulaması yine yönetmenin filmlerinde kültürlerarası ilişkilere değindiğinin bir göstergesi. Ayrıca film kahramanının sinema işletmesi ve olayların bir sinema içinde geçmesi ki geçerken film şeritlerini göstermesi de yine yönetmenimizin daha önceki filmlerinde klasik film  ekipmanlarını filmlerinde yansıtmasını bize hatırlatıyor. Filmin içinde ordu mensubu olarak rol alan bir teğmene bile film eleştirmeni sıfatı yükleyerek yine sinemaya bir atıfta bulunuyor. Hitler”in sağ solu ve Propaganda Bakanı Goebbels” ide insanların aklını çelme ve ortamı manipüle etmede sinemayı da kullandığını vurguluyor.

Kamera çekim tekniklerine bakacak olursak, yine tekdüze değil, çok yönlü, konuya hakim olduğumuz tepeden yapılan çekimler, omuz üzerinden yapılan amors çekimleri, yüzlere yakın plan çekimler, çevre hakkında bilgi veren geniş açılı çekimler, yer yer kameranın öznel konumda yer alıp insan gözünden etrafa bakması var ve o hep gördüğünüz cansız nesnelerin insanlara yöneldiği pov shot çekimi, bu sefer araba bagajından yapmamış, yerde yatan ölünün gözünden yapmış, ayrıca hata gibi görünün hızlı kamera hareketleri, sıralı nesnelerin ardından konuyu takip eden hareketli kameralar

Peki kan, şiddet, kesip, biçme yok mu? O olmadan olur mu?

Ayrıca, soğuk ve sıcak renkleri harmanlayarak oluşturulan  Rus Tonlaması diye adlandırdığımız renk paleti de bu filmimizde başarıyla uygulanmış, Duvarlarda görmeye alışkın olduğumuz afiş, poster, gibi dekorlar yine varFilmdeki kadın karakterlere baktığımız zaman, Bridget von Hammersmark rolünde izlediğimiz, Alman aktrist Diane Kruger, hainlik yaparak hafif hareketler yapan, cinselliği ön planda olan  bir karakter olarak karşımıza çıkıyor, Shousanna Dreyfus rolünde izlediğimiz Melanie Laurent ise, gayet dik başlı, duygularına hakim, amacına ulaşmak için sonuna kadar ciddiyetinden taviz vermeyen hatta canını bile hiçe sayan asil ruhlu, ağır bir hanımefendi şeklinde görüyoruz ki her iki karakter şeklide yönetmenimizin daha önceki çalışmalarında karşımıza çıktı.

Filmin en dikkat çeken ismi ve parlayan yıldızı şüphesiz ki Teğmen Aldo Raine rolünde izlediğimiz Bradd Pitt, ancak filmin en güzel yanlarından birisi bence; aldığı ödüllerle, filmi daha kalıcı bir hale getiren Albay Hans Landa rolündeki Christoph Waltz. Gerçekten de rolünü iyi oynayan aktörümüzün şahsen oyunculuğundan bende etkilendim ve Kaymaklı Strudel yediği sahnede gerçekten de adamdan iğrendim ve hatta televizyonun sesini kıstım, yani adam kötü karakter rolünü bu derece iyi oynuyordu. Yönetmenimizin erkek karakterleri de yine, özgüveni yüksek, zeki ve ukala ama ukalalığı da kendine yakıştıran tipler.

Film dünya çapında 321.000.000 Dolar ile yönetmenimizin en yüksek hasılat yapan filmi olmuş ayrıca en iyi film ve sekiz Akademi Ödülü adaylığı dahil olmak üzere birçok ödül ve adaylık almıştır. Christoph Waitz Cannes film festivalinde hem en iyi erkek oyuncu ödülünü hem de BAFTA ödülünü , Altın Küre ödülünü ve en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Akademi Ödülünü kazanmıştır.

Şimdilik yazacaklarım bu kadar. Bir sonraki haftaya, nasip olursa; Zincirsiz (Django Unchained)  adlı filmin yorumunda görüşmek üzere şimdilik hoşça kalın. Unutmadan söyleyeyim, olumlu ya da olumsuz değerli yorumlarınızla yazıma katkıda bulunursanız mutlu olurum.

 

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir