Merhaba değerli okurlarım, bugün sizlerle yönetmenimizin 6. filmi olan Death Proof (Ölüm Geçirmez) filmini, çözümleyip, değerlendireceğiz.
Geleneği bozmayarak yine kadro yapısından başlıyorum ve yönetmenin bu filmde de daha önceki Kill Bill 1 filminde birlikte çalıştığı James Parks ve Michael Parks”a bu filmde de yer verdiğini görüyoruz. Ayrıca önceki 3 filminde olduğu gibi bu filmde de yine kendisine rol vermiş.
Tabi ki ana konumuz auteur yönetmen olduğu için, hemen diğer filmlerle olan benzer yönlerini bir ele alalım, ancak benzer yönleri söylemeden önce, önceki filmlerden ayrılan ilk özelliği vurgulamak istiyorum, flashback bu filmde yok, film doğrusal bir çizgide ilerliyor. Onun haricinde kanlı sahneler, kol bacak kopmaları, sigara, içki, uyuşturucu bağımlısı, kopuk, dağınık, enteresan takıları olan ukala tipler, ürün markaları, Tarantino”ya özgün sarı renkler, filmin içerisinde yer alan kılavuz yazılar, Duvarlardaki dikkat çeken, afiş ve yazılar mevcut.
Çekim tekniklerine değinecek olursak, tabi ki bagajın içine kamera yerleştirmeden olmaz, yine geniş açılı genel çekimler, ikonik şekiller, yüze yakın portre çekimleri ile detayları çok yakından çeken one shot sahneler mevcut. E tarantino dediğinizde el, ayak çekimleri olmadan zaten olmaz, buna ek olarak çok sık kalçaları yakın plandan alarak, biraz erotizm eklenmiş,
Filmin konusuna ve oyunculuklara değinecek olursak, yakışıklı aktör Kurt Russel, bu defa yakışıklılığı bir kenara bırakıp, yaralı yüzlü, kaba, saba, küstah bir psikopatı canlandırarak, sadece fiziksel düzgünlüğüyle değil, oyunculuğuyla da var olduğunu bize gösteriyor.
filmin vermeye çalıştığı mesajlara değinecek olursak, Tarantino”nun slasher ve seri katil filmlerine duyduğu saygıyı görüyoruz, ki filmin afişinde bile eskimiş yıpranmış, vintage bir görüntü var.
Ayrıca filmin bitiminde Stuntman Mike (Kurt Russel)”ın kadınlardan evire-çeviri dayak yemesi ve kadınların galip gelmesi de filmi feminist yönden ele aldığımızda, kadınları üste çıkaran ve feminist görüşün gururunu okşayan bir durum söz konusu. Tarantino”nun alışık olduğumuz basit konulardaki uzun diyalogları bu filmde de fazlasıyla mevcut mesela başlangıçtaki arabanın içinde kızların, kız kıza cinsellik üzerine yaptığı sohbet ve ilişkiler hakkında birbirlerine sorduğu çok detaylı sorular. Filmin ilerleyen bölümlerinde kızların oturduğu masada kameranın sürekli etraflarında sinir bozucu şekilde dönüp onların sohbetini görüntülemesi bize Rezervuar Köpekleri”ndeki sahneyi hatırlattı, sohbetin içinde yer alan “Yeni Zelandalı”ya, Avustralyalı deme” şeklindeki uyarı ve çeşitli oyunculardan bahsederek, izledikleri filmleri anlatmaları ve o filmler hakkında yorum yapmaları da yine bir Tarantino klasiği.
Bu filmde dikkatimi çeken bir diğer husus daha önceki çoğu filminde yaptığı gibi yıldız oyuncuları bir arada bulundurmayışı, sadece Kurt Russel hariç diğer oyuncular çokta gözümüze aşina ve sivrilmiş oyuncular değil, filmin akışında bilerek yapılmış, eskitme görüntüler, parazitler, yer yer atlamalar kullanılmış ve eski sinema filmlerine bir atıfta bulunulmuş, yönetmenimiz bu filmin hem senaristi, hem yönetmeni ayrıca görüntü yönetmeni ve yapımcılarından da birisi. Filmde çok fazla taktik strateji yok tabiri caiz ise, psikopat, seri katilimiz pato küte cinayetlerini işliyor, bu yüzden de daha önceki filmleri yorumlarken yaptığım, sinsi planları, karakterlerin görünmeyen yüzlerini bu filmde dile getiremiyorum. Kadın karakterler yine kopuk, argo sözler söyleyip, bol bol sigara ve alkol kullanan, özgürlüğüne düşkün, karakterlerden oluşuyor.
Filmin bilet gişesine baktığımız zaman 31 milyon dolar olduğunu ve daha öncekilerden daha düşük olduğunu görüyoruz, ancak şunu belirtmek gerek, tamam iyi oyuncular var, yine yönetmenin tarzı ön planda ama bana kalırsa önceki Tarantino filmlerinin bir kaç tık arkasında kalmış zaten hasılat da bunu yansıtıyor.
Analizinize bayıldım.Daha iyi yorumlanamazdı